dadaş - Erzurum
  Ana Sayfa
  Türk Sanat Müziği Dinle
  İletişim
  Ziyaretçi defterim
  Furkan EREN
  TV ve Radıo
  Komedi
  Resimler
  Spor Puan Durumu
  Oyunlar
  Erzurum
  => Resimlerimiz
ERZURUM'UN TARİHİ Bugünkü Erzurum şehrinin bulunduğu yerde, daha önce tarihin çeşitli dönemlerinde Karin, Karna, Garin, Kornoi, Kalai ve Karnak şeklinde isimlendirilen bir şehir bulunduğu bilinmektedir. Yine aynı tarih dönemlerinde Erzurum Ovası’nın batı bölümünde Erzen, Erzeron isimli bir şehrin var olduğu tarihi kaynaklarla sabittir. Bizanas İmparatorlarından II. Teodosious (M.S. 408-450) zamanında Erzurum Ovası’nı doğudan gelen İran saldırılarından korumak amacıyla, Karin şehrine hakim bir tepe üzerinde bir kale inşa edilmiş olup, kale içindeki şehre de imparatorun adına izafeten “ Teodosiopolis” adı verilmiştir. Bugünkü Erzurum şehrinin yerinde kurulmuş olan Karin (sonradan Teodosiopolis ) ile Erzurum Ovası’nın batı bölümündeki Erzen şehri iki ayrı şehirdir. Bizans kaynaklarında Teodosipolis olarak geçen şehre, Araplar Kalikala adını vermişlerdir. Kalikala Arapça’da “Kali’nin ihsanı” anlamına gelmektedir. Arap tarihçilerden Belazuri (ölümü 892) ye göre, şehir bu adını kurucusundan almıştır. Bizans döneminde bölgeyi ele geçiren bir beyin karısı olan Kali, bir şehir yaptırmış ve şehre de Kalikala adını vermiştir. Araplar bu isim kendilerine göre Kalikala şehrinde kullanmışlardır. M.S.1048 ‘de Doğu Anadolu’yu fethetmek üzere Bizans topraklarına giren Selçuklu Türkleri , Yinal oğlu İbrahim Bey komutasında, ovanın batısında ki Erzen (Arze) i zaptetmişlerdir. Erzen’in bu kuşatmada bi harabe halini almasından sonra, geride kalanlar bugünkü Erzurum şehrinin bulunduğu yerdeki Kalikala’ya sığınmışlar ve şehre de Erzen adı vermişlerdir. Saldırılar sonucunda harap olmuş asıl Erzen şehrine ise Türkler , Kara Erzen demişlerdir. Bu isim zamanla halk dilinde Kara Arza, Kara Arz ve nihayet Karaz şeklinde söylene gelmiştir. Erzurum’la ilgili muhtelif tarihi metinlerde, kitabelerde ve basılan paralarda Erzi-i Rum, Erzen-ir Rum , Arz-ı Rum isimleri kullanılmıştır. Erzurum adı bu isimlerin halk dilinde kullanılmasına göre şekil almış ve günümüze kadar gelmiştir. ÜÇ KÜMBETLER Üç kümbetlerden sekiz köşeli plan üzerine oturtulmuş olanın Saltuklu devletinin kurucusu Emir Saltuk'a ait olduğu sanılmaktadır. Tamamiyle kesme taştan yapılmış olan kümbetlerin diğer ikisinde kimlerin yattığı bilinmemektedir. Genel olarak 13. yüzyıl sonu veya 14.yüzyıl başına ait oldukları kabul edilmektedir.Türklere ait diğer kümbetler arasında değişik planları,yapımında kullanılan malzeme ve süslemeleri yönünde ayrı bir yer işgal ederler. YAKUTİYE MEDRESESİ Hoca Cemaleddin Yakut tarafından M.S. 1310 yılında inşa ettirilmiştir. O dönemde yaptırılan 150 kadar medrese arasında mukarnas örtüsü ile ayrı bir yer işgal eder. İlhanlı döneminden günümüze kalan nadir eserlerden biridir. ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad'ın kızı Hüdavend Hatun tarafından 1253'de yaptırılmıştır. Çifte Minareli medresenin iki katlı ve acık avlulu olanlarının en büyüğüdür. Çini ve rölyef süslemeleri ne yazık ki yarım kalmıştır. Taç kapısı kabartma süslemeleriyle Selçuklu tarzının en güzel örneklerinden biridir. Bugünkü durumuna 13. yüzyıl sonlarında getirildiği anlaşılmaktadır. LALA MUSTAFA PAŞA CAMİİ Merkez bir kubbe ile örtülü klasik Osmanlı camilerinin tipik bir örneğidir. Kıbrıs Fatihi olan ve Erzurum beylerbeyliği yapmış olan Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kesinlikle bilinmemekle birlikte mimari özellikleri bakımından Mimar Sinan'ın eseri olduğu söylenir. İÇ KALE VE SAAT KULESİ Yaklaşık 2000 m. yükseklikteki bir tepe üzerinde inşa edilmiş olan İç kale 5. yüzyılda Roma İmparatoru Teodosyus tarafından yaptırılmıştır. Son zamanlara kadar Türkler tarafından kışla olarak kullanılmıştır. Kale mescidi ve Saat kulesi Türk mimari döneminin ilk örnekleri olmaları bakımından önem taşırlar. Tepsi minare olarak da adlandırılan kule orta çağlarda gözetleme kulesi olarak kullanılmıştır. Osmanlı mimarisinin Barok çağında saat kulesine çevrilmiştir. Kale mescidi ise 1132-1134 yılları arasında hüküm süren Abdul Muzafferuddin Gazi tarafından yaptırılmıştır. Tek büyük bir kubbe ile örtülen mescid geleneksel Türk mimarisinin özelliklerini taşır. TORTUM ÇAĞLAYANI Tortum Gölü'nün son kısmında Tortum Çayı'nın 48 m yüksekten düşmesiyle meydana gelen çağlayan vadideki bir dağın heyelan sonucu çayın önünün kapatmasıyla oluşmuştur. Erzurum'a 120 km. mesafededir. Baharda suyun bol olduğu mevsimde tabii manzarası ve heybetiyle seyrine doyum olmaz bir görünüm arz eder. Şelale ve göl çevresi milli park haline getirilmiştir. PALANDÖKEN DAĞLARI Erzurum'un güneyini bir yay gibi saran Palandöken dağları uzun ve düzgün pistleriyle son zamanlarda dikkatleri üzerine toplamaktadır. Yaklaşık 2200-3100 m. kurulu, tesisleri ve Türkiye'nin en uzun pistleri ile yıldızı her geçen gün biraz daha parlayan Palandöken dünyanın sayılı kayak merkezlerinden biridir. ERZURUM'DAN HEDİYELİK EŞYALAR Erzurum kuyumcu mağazaları ve işçiliği ile çok meşhurdur. Yarı değerli taş olan Oltu taşı (kehribar) Erzurum'a özgüdür. Altın ve gümüşle birlikte oltu taşından hanımlar için bilezik, gerdanlık, broş, küpe, saç tokası ve tarağı yapılırken erkekler için yaygın olarak tesbih yapılmaktadır.Bu ürünlerin satıldığı yer ise Rüstem Paşa Bedesteni'dir. Taşhan olarak'ta anılan bu tarihi eser Kanuni Sultan Süleyman'ın Sadrazamı Rüstempaşa tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyan iki katlı bina halen çarşı olarak kullanılmaktadır. Erzurum'da kadınlar tarafından dokunan ve tabi boyalarla renklendirilen kilim, görenlerin yoğun ilgisini çekmektedir. Koyun yününden dokunan ve kadınlar için örtü olarak kullanılan Ehram yerli ve yabancı kadınlar tarafından zevkle kullanılmaktadır. Keçi kılından yapılan tiftik çorap, başlık ve benzeri giyim eşyaları da bölgenin ilgi uyandıran diğer aksesuarlarıdır. ERZURUM MUTFAĞI Anadolu'nun her bölgesinin kendisine has yöresel mutfağı vardır. Keza Erzurum'da zengin bir mutfak kültürüne sahiptir. Bunlardan lor dolması, kadayıf dolması, özel yapılmış su böreği, ayran aşı ve cağ kebabı bu mutfağın baş yemekleridir. Erzurum'a yolu düşenlere bu yemekleri özelliklede meşhur Tortum Cağ Kebabını tatmalarını tavsiye ederiz . CİRİT OYUNU Türk tarihinin eski çağlarının havasını yansıtan geleneksel bir eğlence ve spor denebilecek olan cirit oyunu iki takım arasında at sırtında oynanır. Oyuncular ellerindeki ağaçtan yapılmış ciritlere rakip oyunculara vurup puan toplarlar. Halen köy düğünlerinde gençler tarafından eğlence mahiyetinde oynandığı gibi özellikle bahar aylarında şehir ve kasabalarda seyirci huzurunda yarışma biçiminde oyunlar düzenlenir. Atı yönetmek ve ciridi kullanmak bakımından özel bir maharet isteyen zevkli bir spordur. ERZURUM HALK OYUNLARI Erzurum'da oynanan halk danslarına Bar denir. Barın tarihçesi çok eskilere Orta Asya'da Altay kavimlerine kadar uzanır. Erzurum halk oyunları erkek ve kadınlarca ayrı ayrı oynanır. Erzurum halk oyunları ve türküleri derneği bar ekibi çeşitli uluslararası halk dansları festivallerinde birincilik ödülleri almıştır. Bar oyunu mertlik ve yiğitlik sembolüdür. Erzurum ayrıca zengin bir halk türküleri kaynağına sahiptir. AHMEDİYE MEDRESESİ: Murat Paşa Mahallesinde, Murat Paşa Câmii;nin doğusunda bulunmaktadır. Günümüzde câmi olarak kullanılan medrese 1314 yılında Ali oğlu Ahmet tarafından Darül Hadis (Hadis Okulu) olarak yaptırılmıştır. Kapalı avlulu medreseler grubuna giren yapı küçük ölçüde planlanmıştır. Dikdörtgen şekilli avlunun üzeri tonozla örtülüdür. Süsleme açısından sade olan medrese Selçuklu Medreseleri tarzında inşâ edilmiştir. KURŞUNLU (FEVZİYE) MEDRESESİ: Mirza Mehmet Mahallesi’nde aynı adla anılan Kurşunlu Câmii’nin bitişiğinde bulunan medrese Erzurumlu Şeyhülislâm Feyzullah Efendi tarafından 1700 yılında câmi ile birlikte yaptırılmıştır. Medresenin onüç öğrenci odası bulunmakta olup, odaların üzeri beşik tonozlarla örtülüdür. ŞEYHLER MEDRESESİ: Şeyhler Mahallesi’nde aynı adla anılan Şeyhler Câmii’nin batısında bulunan medrese Müftü Mustafa Efendi tarafından 1760 yılında yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı bir avlu etrafında onbir öğrenci odası bulunmakta olup, odaların üzeri beşik tonozlarla örtülüdür. HABİB BABA TÜRBESİ: Ali Paşa Mahallesi’ndedir. Diğer bir adı da Timurtaş Baba olan Habib Baba Türbesini Erzurum’daki askeri komutanlardan Müşir Kemal Paşa 1844 yılında yaptırmıştır. Timurtaş Baba için yaptırılan türbeye dört yıl sonra vefat eden Habib Baba defnedilmiştir. Türbe, mescid ve mezarların yer aldığı iki bölümden oluşmaktadır. ERZURUM TABYALARI Erzurum’un bir ulaşım ve ticaret merkezi olarak taşıdığı değer tarih boyunca bu şehri askeri hedef durumuna getirmiş ve savunma ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. M.S.415 yılında Romalılar tarafından yapıldığı bilinen Erzurum Kalesi; Bizans, İran, Arap ve Türk Devletleri arasında el değiştirdikten sonra, 1514 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. Harp silah ve araçlarındaki gelişmelere, maruz kalınan tehdide paralel olarak, 1821 yılından itibaren Erzurum’u savunmak üzere Tabyalar inşâ edilmeye başlanmıştır. 1821 yılında, bugün şehrin içerisinde kalmış olan Hasan Basri Toprak Tabyası, Erzurum’u çevreleyen üç kuşak halinde tahkimli savunma mevzilerini oluşturan 20 tabyanın ilki olarak yapılmıştır. Erzurum Valisi Zarif Mustafa Paşa döneminde Topdağı üzerinde Mecidiye Tabya ile Sütnişan Tabya, şehrin güneyinde Büyükkiremitlik Tabya ve bunlar arasında bazı tahkimli mevziler inşâ edilmiştir. Kırım Harbi sonrasında, Sultan Abdülaziz’in direktifi ile Fosfor Mustafa Paşa başkanlığında teşkil edilen bir komisyon tarafından, Aziziye Tabya ve Küçükkiremitlik Tabya ile bazı iskân ve depolama tesislerinin yapılması planlanmıştır. 1867 yılında başlayan inşaat beş yılda tamamlanmıştır. Bu inşaat sırasında, Gümüşlü Kümbet (Susuzharmanlar) düzlüğünde yapılmasına ihtiyaç duyulan Tabya 3000 Erzurumlu gönüllünün ücretsiz çalışmasıyla iki yılda bitirilmiş ve Ahali Tabya olarak isimlendirilmiştir. 1877-78 Osmanlı-Rus Harbinde, yapılan hazırlıkların semeresi alınmış ve Rus kuvvetlerinin taarruz azmi Aziziye Tabya’da kırılmıştır. 1880’li yıllarda, Şahap Paşa başkanlığında bir heyet tarafından Erzurum’a doğudan ulaşan yaklaşma istikametlerini kapatacak şekilde yeniden ele alınan tabyalar sistemi, altı grup halinde planlanan 15 yeni tabyanın inşasıyla 1896 yılında tamamlanmıştır. 19.Yüzyılın sonlarında yapılan bu tabyalar; Dumlu kuzeyinde Gürcü Boğazı ile Kireçli Geçidi çıkışlarını kontrol eden Tafta ve Karagöbek Tabyaları, Kösemehmet Geçidi ve Toy Geçidi ile Hamamdere Boğazı’nı kontrol eden Çobandede ve Dolangez Tabyaları, Hamamdere Boğazı ve Toparlak Geçidi ile Pasinler Ovası’nı kontrol eden Uzunahmet Tabya ile güneyindeki Küçük ve Büyük Höyük Tabyaları, Toparlak Geçidi’ni kontrol eden Ağzıaçık ve güneyindeki Toparlak Tabya ile geçidin çıkışındaki Gez Tabya, Deveboynu Geçidi’ni kontrol eden Sivişli Tabya, Palandöken geçidini kontrol eden Büyük ve Küçük Palandöken Tabyaları, Erzurum çevresinde üç kuşak tahkimli savunma mevzi oluşturan ve hakim arazi kesimleri üzerinde inşâ edilmiş olan Tabyalar; 19.yüzyıldaki imkânlarla, tamamen Türk subay ve mühendisleri tarafından planlanmış ve gerçekleştirilmiştir. Tabyalar, etrafındaki araziye karşı ateş imkânı sağlaması yanında, cephanelik, dehliz halinde koğuşlar, erzak depoları gibi bütün askeri ihtiyaçları karşılayabilmektedir. Her biri bölgenin ağır kış şartlarında bile iki bölük ile iki tabur arasında kuvvetin barınmasına müsait olan tabyalar, gömme ve yarı gömme olarak inşâ edilmiştir. Tabyaların çoğunluğu yarı çapı 45-90 m. arasında yarım ve tam daire şeklinde toprak yığını görünümündedir. Koğuş olarak kullanıldıklarında
Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol